SAKIN
GEÇ KALMA!
1865 yılında İstanbul’da
Fatih semtinde dünyaya gelen Ahmet Rasim, 1932 yılında yine İstanbul’da vefat etti.
Kabri Heybeliada’dadır.
Ahmet Rasim’in yaşam
felsefesinde üç şey öncelikliydi: Rakı, sigara ve sohbet! Nüktedan bir insandı.
Ders kitaplarından öykülere; şiirden anı ve fıkralara yazdığı onca eserde bu
derce tutulmasında ve üslubundaki akıcılıkta bu nükteli anlatımın rolü
büyüktür.
1927'de bizzat
Atatürk’ün isteği ile İstanbul milletvekili oldu ve TBMM’nin üçüncü ve dördüncü
dönemlerinde milletvekilliği yaptı. Ölümüne kadar bu görevi sürdürdü. Bu göreve
getirilişiyle ilgili şöyle bir anekdot aktarılır:
İsmail
Müştak Bey bu olayı aynı akşam Çankaya'da Atatürk'e anlatır. Atatürk; “Elli sene Türk kültürüne hizmet etmiş
değerli bir yazar, muhtaç durumda. Onuru, sana ekmeğe bile muhtaç hale
geldiğini söylemeye müsaade etmemiş .” der. Sonra da Ahmet Rasim’i emniyet
güçlerine aratıp buldurur ve Çankaya’ya, köşke getirtir. Ayakta karşılayıp
sofrasına buyur eder. Gecenin sonunda:
“Boş bulunan İstanbul Milletvekilliğini kabul ederseniz onur duyarız.” der. Ahmet
Rasim, Atatürk'ün elini öper ve "Şimdi anladım, ekmek gerçekten aslanın
ağzında imiş!" der.
Ahmet
Rasim, bazı geceler eve uğramaz, meyhanelerde sabahlarmış. Böyle geçmiş bir gecenin
sonunda, kendine çeki düzen vermek için uğradığı evden tekrar meyhaneye gitmek
üzere ayrılırken, naif bir İstanbul hanımefendisi olan eşi, müşfik bir sesle: “Efendim, sakın geç
kalmayınız, bu akşam erken geliniz.” diye seslenir. Ahmet Rasim karısının bu isteği
karşısında duygulanır ve meyhaneye gelinceye kadar mırıldanır durur. “Sakın geç
kalma erken gel.” Meyhanede mırıltılar çoktan dörtlük olmuştur:
Bu akşam gün batarken gel
Sakın geç kalma erken gel
Tahammül kalmadı artık
Sakın geç kalma erken gel
Meyhanede arkadaşlarına
eşinin isteğinden bahseder ve dörtlüğü okur. Muhabbet sırasında dörtlük müzikle
bütünleşir.
Daha sonra şiirini dostu bestekâr kemani Tatyos Efendi’ye (1858-1913) verir.
Sonrasında günümüze kadar sevilerek icra edilen o ünlü şarkı ortaya çıkar. Güftenin
ikinci dörtlüğü de şöyledir:
Cefa
etme bana mâhım
Sonra
tutar seni âhım
Üzme
beni şivekârım
Sakın
geç kalma erken gel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder